YÖRÜK KÖYÜ

Her ne kadar adı köy olsa da onu tarif etmek için başka bir kavram gerekli sanki. Sadece yüz kırk hanesiyle belki bir köy kadar küçük ama her biri iki-üç katlı konakların içinde bulunan odaların duvarlarını süsleyen rokoko tarzı kalem işleri, evlerin ikinci katlarına inşa edilmiş içinde külhan bulunan hamamları ve muntazam yerleşim planlamasıyla on sekizinci yüzyıl İstanbul’unun elit bir semtiyle yarışacak kadar da iddialı.

Yörük Köyü, Safranbolu’nun 11 kilometre doğusunda, Kastamonu yoluna 1 kilometre mesafede Kepez Tepesi’nin eteklerinde kurulmuş bir Türkmen köyüdür. Köye girmeden önce mezarlık karşılıyor sizi. Birçok kültürde mezarlıklar yerleşimden uzak bir noktaya yapılırken, Yörük Köyü’nde bilhassa mezarlıktan geçmeden köye girip çıkamıyorsunuz. Böylelikle her gün, kaybettiğiniz sevdiklerinizi yâd etme şansınız olurken bir yandan da hayatın aslında ne kadar da kısa olduğunu hatırlıyorsunuz. Unutsanız bile hatırlatıyor size.

Hüseyin, Hacı ve Davut isimli üç kardeş

Yörük Köyü’nün kuruluşu hakkında net bir bilgi olmamasına rağmen kulaktan kulağa aktarılan bilgilere göre 15. yüzyıl başlarında Hüseyin, Hacı ve Davut isimli üç kardeş obalarıyla beraber gelip bugünkü köy meydanı olan Çökön denilen yerde çadırlarını kurmuşlardır. Belli bir süre çadırlarda ikamet ettikten sonra, Hacı kendi obasıyla beraber başka bir bölgeye yerleşip Hacılarobası Köyü’nü, Davut da kendi obasıyla beraber bugünkü adıyla Davutobası Köyü’nü kurmuştur. Hüseyin ise burada kalmış ve köyün ilk temelleri böylece atılmıştır. Göçebe olan halk belli bir süre sonra yerleşik hayata geçmiştir. Ancak göçebe kültürün izlerini ve özlemini, köyde ilk inşa edilen evlerin yürük çadırına benzeyen odalarında görmek mümkündür.

İstanbul’a göç

On sekizinci yüzyılda köyün erkekleri İstanbul’un muhtelif yerlerinde fırıncılık ve börekçilikle uğraşmış ve kazandıkları birikimlerle köylerine dönerek hem İstanbul’daki köşkleri ve sarayları aratmayan, her köşesinde ayrı bir mimari özellik barındıran konakları inşa etmişler hem de gördükleri İstanbul kültürünü köylerine taşımışlardır.

Bektaşi kültürünün izleri

Bir zamanlar köyde var olan Bektaşi kültürünün izlerini gerek evlerin mimari detaylarında gerek ortak kullanılan iki yüz yıllık Çamaşırhane’nin on iki gen taşlarında gerekse örf ve adetlerinde görmek mümkündür. Yüzyıllardır hoşgörünün ve kardeşliğin hüküm sürdüğü Yörük Köyü’nde Bektaşiler ve Sünniler aynı çatı altında yaşamlarını mutlulukla devam ettirmişlerdir. Bu kültür mozaiğinin içinde eğitim ve sanat her zaman ön planda olmuştur.

Leyla Gencer: La Diva Turca

Cumhuriyet döneminde köylerinde okulu olmayan öğrenciler öğrenim görebilmek için Yörük Köyü’nde bulunan yatılı bölge okuluna gelmişler ve okulun müsamere salonunda tiyatro ile tanışırken müzik derslerini de keman ile icra etme şansına sahip olmuşlardır. Hatta birçok zeki ama parası olmayan çocuk varlıklı ailelerden toplanan paralarla İstanbul’un en eski ve ünlü okullarında okutulmuştur. Bilhassa kız öğrencilerin okuması ve çalışma hayatına katılması her zaman teşvik edilmiş ve köyde kadın-erkek arasındaki eşitlik daima dikkati çekmiştir. Cumhuriyet döneminde okuma yazma oranı neredeyse yüzde yüze ulaşmıştır. İstanbul’a giden köklü ailelerden bir tanesinin kızları dünyaca ünlü soprano Leyla Gencer ‘La Diva Turca’ namıyla ismini tüm dünyaya duyurmuştur.

On dokuzuncu yüzyıl sonlarında köyün nüfusunun bin kişi civarında olduğu görülürken bu sayı günümüzde seksen kişiye kadar düşmüştür. Bunun en temel sebebi büyük şehirlere olan göçler ve köyde hüküm süren az sayıda çocuğa sahip olma geleneğidir. Bu köydeki insanlar bakabilecekleri ve eğitimini üstlenebilecekleri kadar çocuk sahibi olmuşlardır.

1994 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne giren Safranbolu’dan ayrı düşünemeyeceğimiz bu köy, sadece benim değil dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan herhangi bir insanın da mirasıdır. Bu nedenledir ki bu kültürel mirasın yok olup gitmesine izin vermeden onu gelecek nesillere özünü bozmadan aktarmak ve evlerin restore edilmesini sağlamak tüm insanlığın görevi olmalıdır.

Metin: Engin Gümüş, Fotoğraflar: İsmail Şahinbaş

– Engin Gümüş, Profesyonel Tur Rehberi

DÜNYA MİRASI DERGİSİ 1. SAYI (NİSAN 2023)