YOLA ÇIKMAK, YOLDA OLMAK, SERTAVUL GEÇİDİ’Nİ AŞMAK

Mersin’in Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan dört kültürel değerini belgelemek için İstanbul’dan erken saatlerde yola çıktım. Günün erken saatlerinde yol almak gerçekten güzel oluyor.

Gün aydınlanıncaya kadar yolculuğun en zor bölümünü geride bıraktım. Kocaeli, Sakarya, Bilecik, Eskişehir, Kütahya, Afyon derken Konya’ya vardım. Konya’nın şehir içinden geçmek biraz zaman aldı ama bu bölüm bittikten sonra Karaman yolu üzerinde Torosların doruklarını görünce tüm sıkıntıları unuttum.

Sertavul Geçidi, Karaman’ı Mersin’e bağlayan, aynı zamanda da İç Anadolu’yu Akdeniz’e bağlayan bu bölgedeki tek geçittir. Toros Dağları üzerinde, 1650 metrelik yüksekliği ile kışları geçit vermez bir coğrafyadır.

Antik dönemden günümüze kadar olan süreç içerisinde Sertavul Geçidi, Konya Ovası’nı Taşeli Platosu’na ve Akdeniz’e ulaştırması açısından hep önemli konumda olmuştur. Sertavul Geçidi’ni aşan bu yolları Göksu Nehri ve kolları oluşturmuştur.

Göksu (Kalykadnos) Vadisi Yolu olarak bilinen bu yollardan biri; Akdeniz’den başlayarak Silifke (Seleukeia)-Uzuncaburç (Olba)-Mut (Claudiopolis)-Karaman (Laranda) üzerinden Konya’ya (Ikonium) uzanan rotadır. İç Anadolu Bölgesi’ni Akdeniz’e ulaştıran geçitlerden biri de Gülek Boğazı’dır. Bu boğazın hikâyesini de; bu güncenin son günü notlarında bulacaksınız.

Yörüklerin bu geçidi kullanarak yapmış olduğu göçler, birkaç kelime ile anlatılacak bir durum değildir. Sertavul Geçidi’nden Yörüklerin göç hikâyelerini başka bir günceye bırakalım.

Mut’a vardığımda akşam olmuştu. Şehrin esnaf lokantasında ilk akşam yemeğini yedikten sonra gelecek günün hazırlıklarına başladım…

Metin ve fotoğraflar: İsmail Şahinbaş

04.10.2023