SAFRANBOLU’NUN GELİŞİM SÜRECİ

Safranbolu geleneksel evleriyle ünlüdür. Evlerin tasarımında egemen olan düşünce; barınmanın ötesinde mutluluğu, huzuru ve yaşamı ev dışında da sürekli kılabilmektedir.

Evler, sokaklar, bahçeler, yapılar fiziki ortamlardır. Bu ortamlar gereksinimlere göre, insan odaklı ve yaşamla uyumlu işlevlerle biçimlendirildiğinden ‘kentler insanlar içindir’ tanımını rahatça ve gönül huzuruyla söyleyebiliriz. Safranbolu işte böyle bir kenttir.

Geleneksel bir şehirde çarşı, han, hamam, cami gibi temel yapıların varlığı ölçüt alınır. Oysaki Safranbolu’da bu yapılar 400 yıllık bir süreç içinde giderek çoğalmış ve çeşitlenmiştir. Safranbolu’da kışlık yerleşimin kurulduğu Şehir, vadi içinde her türlü doğa koşullarına göre korunaklı dereler ve tepelerle çevrili Kale olarak adlandırılan bir tepenin merkez alındığı bir yerleşim özelliğine sahiptir.

Dereler taşkına karşı doğal önlem oluşturduğu gibi dericilikte kullanılan su kaynaklarının da taban suyunu sağlar. Bağlar ise şehirden 2,5 kilometre uzaklıkta yaylayı andıran geniş düzlük alanlardır. Zaman içinde yaz aylarının geçirildiği yerleşim yeridir. 1196 tarihinde Safranbolu Türklerin eline geçmiş, Dadibra isimli Rum kalesi Zalifre ismini almıştır. 17. ve 18. yüzyıllarda ise Osmanlı Saray’ında görev alan Safranbolulu devlet adamları sayesinde birbirinden güzel ve görkemli yapılarla adeta bezenmiştir.

Örneğin: Türklerin Safranbolu’ya yerleşmesinden önce ya da Candaroğulları zamanından kalan Eski Cami, Eski Hamam, medreseye ek olarak 17. yüzyılda Safranbolu büyük bir mimari atılımla biçimlenmiştir. Padişah 1. İbrahim zamanında Osmanlı Sarayı’nda padişah hocası Anadolu kazaskeri olan Safranbolulu Karabaşzade İbrahim Efendi’nin oğlu yerine ve Molla Hüseyin (Cinci Hoca); kemer ağzından itibaren pazar yerine kadar kurulan kemerli tüneller üzerine bir hamam bir de han yaptırmıştır. Kemerlerin altındaki dereye de taş kanallı (suyolu) şehrin kanalizasyonu bağlanarak belki de Anadolu’da ilklere imza atılmıştır. Günümüzde gizemli olsun diye ismi Cinci Hamamı’na dönüşmüş olan hamam mevcut Eski Hamam’dan sonra yapıldığı için halk arasında ‘Yeni Hamam’ şeklinde isimlendirilmiştir. Veya bu durum halkın eski ve yeni zamana yönelik duygularının en yalın dışavurumudur. Çifte hamam (kadınlara ve erkeklere özgü bağımsız yıkanma yerleri olan) şeklinde yapılan bu hamamın Molla Hüseyin Efendi’nin yakın dostu Mimar Kasım’ın eseri olabileceği de ileri sürülmektedir. Soğukluk ve sıcaklık bölümleriyle bugünde çalışır durumdaki Yeni Hamam SPA turizmi için hazır bir seçenektir. Hamamın güneyinde yer alan 63 odalı Cinci Hanı, şehrin en anıtsal yapısıdır. Kervan Yolu’nun şehirle ilintisi ve ticari yaşama katkısı açısından dönemin en akıllı yatırımıdır.

Ünlü Osmanlı Sadrazamı Köprülü Mehmet Paşa’nın yaptırdığı aynı isimli camisi, çeşmesi, şadırvanı, abdesthanesi, mektebi, kütüphane ve muvakkithanesi; yanında 48 dükkânlı Yemeniciler Arastası yine 17. yüzyılın tanıklarıdır. Mektep dışındaki eserler hala zamana meydan okumaktadırlar. Özellikle Köprülü Mehmet Paşa Camisi’nin kubbe süslemeleri görülmeye değer estetiktedir. Bugün yıkılmış olan Hergele Pınarı dışında, Gümüş Semti’ndeki Taşminare Çeşmesi, Hidayetullah Camisi ve hanı da 17. yüzyılından ayakta kalmış eserlerdir. 18. yüzyılda Safranbolu tarihinin en şanslı dönemi Sadrazam İzzet Mehmet Paşa ile yaşamıştır. 1743 Safranbolu doğumlu Paşa, Cinci Hoca Hüseyin Efendi’nin mimari tarzını sürdürmüş; bu kez Akçasu Deresi üzerine kurduğu kemerler üzerine bir cami, çeşme, kütüphane, şadırvan, abdesthane ve çok sayıda dükkân yaptırmıştır. İzzet Paşa Camisi’nin içindeki kubbe süslemeleri, kalem işleri ve vitraylar döneminin en özgün biçimini yansıtmaktadır. Paşa’nın Hızaryanı denilen ve Şehir’e 7,5 kilometre uzaklıktaki su kaynağına kereste biçmek için kurdurduğu su hızarları şehir ekonomisine dericilikten sonra kereste üretimi adına kazandırdığı önemli bir ticari girişim olmuştur. İncekaya Su Kemeri’ni de yaptırdığı söylenen Paşa’nın şehrin tümüne içme suyu getirmesi nedeni yüzyıllarca bu suya ‘Paşasuyu’ denilmesine neden olmuştur.

İzzet Mehmet Paşa’nın caminin yapımı sırasında ‘herkesin cebine birer saat koyuvereceğim’ şeklindeki vaadiyle makinesini 1797 yılında İngiltere’den getirdiği saat; yaptırdığı kulede bugün bile tıkır tıkır işlemektedir. Zembereksiz, haftada bir kurulan George Perior marka saat; tam ve yarım saatlerde varan gonguyla zamanı muştular. Tek gong sesi yarım saati; birden fazla gong sesi ise sayısını oluşturan zamanı anımsatır. Restore edilen saat kulesi, 42 basamakla çıkılan köşkünde görülebilmekte; bakıcısı İsmail Ulukaya’nın özverili yaklaşımı ile çalıştırılmaktadır.

Padişah 2. Abdülhamit zamanında yurdumuzda büyük yerleşimlerde yapılan saat kulelerinden en az 79 yıl önce Safranbolu’da bir saatin varlığı çok önemli bir toplumsal hizmet sunumu ve kazanımıdır. Paşanın yeğeni Kaptan-ı Derya Hacı Salih ve Ragıp beylerin Paşapınarı (Emek Mahallesi, Kışla Caddesi) Mevkii’nde yaptırdıkları çeşme de dönemin taş işlemeciliğinin en görkemli örneğidir. 1768 yılında yapılan Dağdelen Camisi (Akçasu) ve 1779 yılında Kazdağlı Mehmet Ağa’nın ismini taşıyan Kazdağlı Camisi şehrin bu bölgesindeki yaşam kalitesi, canlılığının göstergeleridir.

17 ve 18. yüzyılda Osmanlı Saray’ında görev alan Safranbolu kökenli devlet adamlarının oluşturduğu vakıf eserleri yörenin ekonomisini güçlendirmiştir. Nitekim Şehir ve Bağlar’da çok katlı ahşap konaklar, mescitler, çeşmeler, kuyular ve havuzların yapımı birbirini izlemiştir.

On dokuzuncu yüzyılın önemli yapılarının Kale’de Cephanelik, Kıranköy’de Frengi ve Gureba Hastanesi, Hıdırlık’ta Hasan Paşa Türbesi, Mescit Camisi, Asmazlar Konağı ve Akçasu Mahallesi’nde Lütfiye (Kaçak) Camisi olduğu yazıtlardan anlaşılmaktadır. Öte yandan gayrimüslim cemaatin yaşadığı Kıranköy’de skalion (okul) ve kilise ile sivil mimarlık yapıları da yenilenmiştir.

On dokuzuncu yüzyıla gelindiğinde Kale’de, Hükümet Konağı ve Cezaevi, Bağlar’da İdadi, Develik Camii, Köyiçi Camii, Şehir’de Rüştiye, Refik Bey ve diğer eşrafın kargır dükkânlar yaptırdığı görülmektedir. 1924 yılında ilçe ekonomisi, bölgenin en önemli üretim ve ticaret merkezi olduğunu göstermektedir.

Cumhuriyet’in 10. yılında Safranbolu’nun Karabük istasyonuna önce tren gelmiş; 1937 yılında da Demir Çelik Fabrikaları kurulmuştur. Safranbolu bu kez Karabük adıyla sanayinin kurulup gelişmesine; Osmanlı mimarisinin yanında Cumhuriyet’in planlı sanayileşme ülküsüne ev sahipliği de yapmıştır.

Zaman, hem Safranbolu’nun hem de Karabük’ün yazgısını birlikte etkilemiş; birlikte biçimlendirmiştir. Safranbolu; 17 Aralık 1994 yılında UNESCO’nun Kültürel Miras Listesi’ne alınmıştır.

Aytekin Kuş

2011