AHİLİK, ARASTALAR VE USTA ELLER

Ahilik, merkezi Kırşehir’de bulunan Ahi Evran esnaf örgütüydü. Tüm Anadolu’da örgütlenmeyi başarmış olan Ahilik, bir üretim ve pazarlama kurumuydu. Her kentte olduğu gibi Safranbolu’da da bir Ahi Baba vekili vardı.

Ahiler, Anadolu’da her vilayet, kasaba ve kariyesinde Türkmenler arasında kurulmuş bir teşkilattır. Yabancıları ağırlama, yedirme ve içirmede, eşkıyaları tenkil ve imhada, zalimlere yardım eden şirretleri katı ve ifnada bunların dünyada benzerleri yoktur.

Ahiler, akşama kadar kazandıklarını reislerine getirirler gecenin bir kısmını da ayin ve sema ile geçirirlerdi. Ahilerin özel giysileri vardı. Bir hırka, beyaz yünden bir külah, bunun üzerine sarılan endaze boyunda bir sarık ve mest şeklinde ayakkabı giyerlerdi. Kemerlerinde iki endaze boyunda saldırma taşırlardı. Alım-satım işlerinde birlik, kalitede belli bir seviye, güçlü bir ahlak, kazançta belirli topluluklarda katılım ana ilkelerindendi.

Ahlakın dört ilkesi

Ahilikte ahlakın dört ana ilkesi vardı: Güçlü ve galip durumdayken yumuşak davranmak, düşmana iyilik etmek, kendisi muhtaç iken bile başkasına vermek. Ahiliğe yeni girenler hem ahi müridi hem de çırak olurlardı. Kendilerine şalvar giydirilir. Kuşak kuşatılırdı. Kuşak kuşanmaya ‘şet’ denirdi. Lonca içinde rütbeler vardı. Bunlar çalışarak kazanılan payelerdi. Çırak önce kalfalığa daha sonra da ustalığa yükselirdi. Bunlardan birinde ötekine yükselirken başarı göstermek gerekirdi.

Safranbolu loncaları

Prof. Haydar Kaygan’ın yaptığı araştırmalar sonucuna göre, 18. yüzyılda, Safranbolu’dan İnebolu ve Amasra limanları vasıtasıyla, Avrupa’ya deri ihraç edildiği anlaşılmaktadır. Deri üretiminin o dönemde çok önemli olduğu görülmektedir. Kurtuluş Savaşı sırasında 24 saat çalışılarak ordunun ayakkabı ihtiyacı için ayakkabı ve yemeni, Demirciler Loncası da kasatura, bıçak gibi silahları üretmiştir.

Cumhuriyet Döneminde de üretim devam etmiş, lonca çarşıları çalışmış, usta, çırak, kalfa sınavları yapılmıştır. 1950 ustalık törenlerinin yapıldığı bilinmektedir.

Safranbolu’da otuz civarında da lonca çarşısı bulunmaktaydı. Başta tabbahlık yapılan Tabakhane Loncası olmak üzere ayakkabıcılar, yemeniciler, demirciler, bakırcılar, kalaycılar, koşumcular vb loncalar ‘yiğit başı’ tarafından yönetilirdi. ‘Ustalar Kurulu’ usta-çırak sınavlarını ve yükselme törenlerini yapardı. ‘Yiğit başı’ dört yılda bir seçimle gelirdi. Bu süre içinde her konuda yetkiliydi. Kötü, kusurlu üretim yapan dükkân sahibine, kapama yapılan ürünün sergilenmesi cezalarını verebilirdi. Loncalarda Selçuklu Devleti yıkıldıktan sonra sosyal düzeyi korumada ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda büyük rolü olan bir örgüttü. Bu örgüt futuvvet adını taşıyordu ve onların reislerine kardeş anlamında ‘Ahi’ deniyordu. XIV. yüzyılda Anadolu’da dolaşan ünlü gezgin İbni Batuta, Safranbolu gibi birçok beldeyi dolaşmış, kentlerde gördüğü ve ‘Ahiyen-ı Fityan’ (Kardeş Yiğit) adını verdiği bu zümrelerin zaviyelerinden söz etmiştir.

Lonca çarşıları dükkânlardan oluşan çarşıdan ve bir lonca kahvesinden meydana gelir. En hareketli ve renkli lonca çarşısı Yemeniciler Loncası’nın yer aldığı Köprülü Mehmet Paşa Arastası’dır. Arastanın ustaları arasında Ahmet Demirezen, Osman Pamukçu ve Rıfat Conkoğlu ustalar son zamanlara kadar hayattaydılar.

Rıfat Conkoğlu anlatmıştı: Bir gün arastaya bir hokkabaz gelir tam numaralarının gösterirken muzip ustalar arastanın iki giriş kapısına birer tezgâh kurarlar, hokkabaz işini bitirip çıkacağı sırada kapıyı araştırır, bulamaz, bir o yana bir bu yana gider, gelir. Hokkabaza oyun eden ustalar bu hale gülerler, alay ederler.

Dükkânlarda üç kişi çalışırdı. 46 adet dükkân vardı. Dükkân yatay kapaklarla kapanır, alt kapak tezgâh üst kapak sundurma olurdu.

Tabakhane Loncası

Safranbolu’da tüm Anadolu’da olduğu gibi dericilik Selçuk Beylikleri Döneminde Ahi Evran’ın kurduğu Ahilik teşkilatıyla başlamıştır.  Ahiliğin piri sayılan Ahi Evran da debbağ ve sepiciydi. Bu nedenle bu meslek ocağı Ahiliğin ana dalı sayılmaktaydı.

Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda da önemli bir yeri olan Ahilik ve zanaat birlikleri Osmanlı Devri’nde de güçlenmiştir. Osmanlılarda o döneme göre gelişmiş bir sanayi kolu olan dericilik 15. ve 16.yüzyılda İstanbul, Edirne, Kayseri, Kastamonu, Safranbolu, Bursa, Konya, Tokat, Diyarbakır, Urfa gibi kentlerde önemli bir üretim ve ticaret alanıydı.  Dericilikle birlikte gelişen deri boyacılığı da oldukça ileri bir düzeydeydi. ‘Türk kırmızısı’ o dönemde Avrupalı tüccarların da çok ilgisini çekmiş, sahtiyanlar Avrupa’ya götürülmüştür.

On yedinci yüzyılda Anadolu’yu gezen Fransız gezgin J. B. Tavernier’e göre en güzel maroken Anadolu’da üretilmekteydi. Osmanlı dericiliği 18. yüzyıla değin dünyanın en üstün ürünlerini verdi. Avrupa piyasalarında işlenmiş Türk derisine büyük bir talep vardı.

19.yüzyıl sonlarına doğru Avrupa’da yeni gelişen tekniklere uzak kalan Anadolu dericiliğinde bir gerileme oldu. Türkiye’de dericiliğin yeni teknikleri alabilmesi ancak 2. Dünya Savaşı’ndan sonra olmuştur.  Safranbolu’da en büyük lonca tabakhane loncasıydı. Gümüş Vadisi’nin Akçasu Deresi’yle birleştiği yerde kurulmuştu. Tabakhane Camisi’nin altından kaynayan su kireçli 25º-35º sıcaklıkta bir sudur. Tabakhane de (halk deyimi ile Tabahna) derilerin sepileme işleminde kullanılmaktadır.

Metin: Yavuz İnce, Fotoğraflar: İsmail Şahinbaş

– Yavuz İnce, Yüksek Mühendis ve Mimar