AHÎ VE AHÎLİK NEDİR

‘Ahilik’ teşkilatı, Selçuklu devleti ve Osmanlı devleti zamanında, Anadolu’da yaşayan insanlara sanat ve ticarî mesleklerinde, ustalar yetiştiren bir teşkilattır. Ahilik, ‘Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahret için çalış’ anlayışına sahip olan bir Türk teşkilattır.

Tarihte ahilik, sadece ticarî ve meslekî ustalar yetiştiren bir örgüt olmamıştır. Ahilik, bu ustaların güzel ahlâklı ve iyi insan olmalarını da amaç edinmiş bir kuruluştur. Çünkü ne iş yaparsan yap, güzel ahlâklı ve iyi insan olmadıktan sonra, yapılan işin hiç bir önemi yoktur. Bunu çok iyi bilen Ahî Evren, mesleğe girmiş olan çırak, kalfa ve ustaların ahlâkî eğitimlerine de önem vermiştir.

‘Birlikten kuvvet doğar’ diye, meşhur bir atasözümüz vardır. Çünkü birlik, beraberliği; beraberlik, düzeni; düzen, dayanışmayı; dayanışma da gücü getirir. Bundan dolayı Ahilik, otuz iki çeşit meslek grubunu bir araya toplayan, bir meslek örgütüdür. Bugünkü ‘Odalar ve Borsalar Birliği’ne benzeyen bir kuruluştur. Anadolu’da sosyal dayanışmayı ve ekonomik gelişmeyi sağlamak için, Ahi Evren tarafında kurulmuştur.

Ahilik, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ülkenin üretim ve tüketim dengelerini kurmuş. Üretici ve tüketicinin hak ve menfaatlerini korumuş. İnsanlarının meslekî, dinî ve ahlâkî eğitimlerine katkı sağlamış. Genç kuşakları meslek sahibi yapmış. Ülke savunmasında etkili görevler yapmış, Türklere özgü önemli bir teşkilattır.

Ahî olmanın ilk şartı, bir mesleğe girmektir. Bir mesleği olmayan kişi ahî olamaz. Bir mesleğe girence, o mesleğin ustası, çırağa mesleğin bütün inceliklerini öğretmek zorundadır. Bu eğitimin yeri, mesleğin yapıldığı işyerleridir. Ahilik usul ve esaslarının anlatıldığı, ahlâkî eğitiminin verildiği yer de ahî zaviyeleridir.

Anadolu’da, kervan yolları üzerinde, ıssız dağ başlarında çok sayıda zaviye kurulmuştur. Zaviyelerde, meslekî eğitim verilmiş, dinî eğitim verilmiş, ahlâkî eğitim verilmiş, askerî eğitim verilmiş ve sportif eğitim verilmiştir.

Zaviyelerde, gelen-geçen yolculara temiz yatacak yer ve bedava yemek sağlanmıştır. Bundan dolayı Ahî teşkilatı, Anadolu’da zaviyeler vasıtasıyla yayılmıştır.

Ahilik, işyerlerinde usta-çırak ilişkisi içinde yürütülen bir eğitimle verilmiştir. Meslek öğrenmek isteyen çocuk, hangi konuda yetenekli ise, o iş kolunda mesleğe başlatılmıştır. Bir mesleğe yeni giren çocuğa ‘çırak’ denmiştir. ‘Çırak’, belli bir süre eğitimden sonunda ‘kalfa’, son olarak da ‘usta’ olmuştur. Ahî sanatkâr hiyerarşisi çırak, kalfa ve ustalık sistemi üzerine oluşturulmuştur.

Çırakların meslekî eğitim yanında, ahlâkî eğitimlerine de büyük önem verilmiştir. Çıraklar,  gündüz vakitlerinde, iş yerlerinde meslekleri ile ilgili bilgi ve beceri elde etmişler. Diğer taraftan da, akşam vakitlerinde, ahî zaviyelerinde ahlâkî dersler almışlardır. Bu sayede iyi bir insan ve iyi bir usta olmaları sağlanmıştır. Hem iş eğitimini, hem de ahlâk eğitimini başarı ile tamamlamış olan çırak, kalfalığa yükseltilmiştir.

Ahilikte, liyakate dayalı mesleki ilerleme öngörülmüştür. Mesleğe giren çırak, kaydettiği ilerlemeye göre, en az üç yıl sonra ‘kalfa’ olurmuş. Yine meslekte kazandığı yeteneği göz önüne alınan kalfa, en az üç yıl sonra da ‘usta’ olurmuş. Kendi iş yerini açma, yeni çırak ve kalfalar yetiştirme hakkı elde etmiştir.

Usta olan ahîye, ustalık diploması ve yetkisi, bütün ahîlerin katıldığı bir törenle verilmiştir. Kalfalıktan ustalığa terfi eden ahîye, usta olmanın alameti olan ‘şed’, yani kuşak bağlanmış. Yeni ustaya,  ahîlerin en büyük ustası olan ‘Ahî Baba’ tarafından şöyle nasihat edilerek diploma verilmiştir:

‘Harama bakma, haram yeme, haram içme. Doğru ol, sabırlı ol, dayanıklı ol. Yalan söyleme. Büyüklerden önce söze başlama. Kimseyi aldatma. Kanaatkâr ol. Dünya malına tamah etme. Yanlış ölçme, eksik tartma. Kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini bil. Hiddetli iken de yumuşak davranmasını bil. Kendin bile muhtaç iken, başkalarına verecek kadar cömert ol’ diyerek, öğüt verilmiş ve ustalığa terfi ettirilmiştir. Bu aşamadan sonra o da artık bir usta olmuş ve kendine ait bir işyeri açabilirmiş. Çırak ve kalfalar yetiştirebilirmiş.

Ahilik ve ahîler Türkçemize yeni atasözü ve deyimler kazandıran olaylara ve hikâyelere konu olmuşlardır. ‘İşin püf noktası’, ‘pabucu dama atılmak’, ‘iflas topunu atmak’, ‘tabakhaneye bok yetiştirmek’ Türkçemize kazandırılan deyimlerden birkaçıdır. Bu deyimlerin ayrı ayrı hikâyeleri vardır.

İbrahim Afatoğlu

01.10.2023