Aşağıda bulunan menkıbeye dayanarak ‘Nasirüddin Mahmud’un adı, ‘Ahî Evren’ olmuş. Günümüze kadar da bu isimle anıla gelmiştir:
Ahî Evren, deri işlemenin bütün inceliklerini çok iyi öğrenmiş. Bunun için boy boy büyüklükte, çeşit çeşit renk ve güzellikte deriler üretir olmuş. Bu derileri atölyesinde üst üste yığarak, kapalı bir yerde istif edermiş. Bir müşteri deri almak istediğinde, besmele çeker, müşterinin istediği renkte ve sayıda deriyi müşteriye verirmiş.
Günde veya haftada ne kadar deri satarsa satsın depodaki deri hiç bitmezmiş. Bundan dolayı ondan deri alan müşterisi çok memnun kalırmış. Bu sayede çok para kazanır ve sattığı derilerin vergisini de hakkıyla devletine ödermiş. Ama her toplumda olduğu gibi, Ahî Evren’in bu başarısını çekemeyen bazı kötü niyetli insanlar varmış. Bu insanlardan bazıları: “Bu adam yanında birçok çırak, kalfa ve usta çalıştırıyor. Boy boy büyüklükte, çeşit çeşit renkte ve çok miktarda deri üretiyor. Ve herkesten çok deri satıyor. Ama ürettiği ve sattığı ürünler kadar vergi vermiyor” diyerek, Kayseri Beyi’ne şikâyet etmişler.
Bunun üzerine Kayseri Sancak Beyi, olayın araştırılmasını istemiş. Adamlarını, Ahî Evren’in deri atölyesine göndermiş; “Gidin, kontrol edin! Yapılan şikâyetin aslı var mıdır, yok mudur, araştırın ve soruşturun. Eğer şikâyetin aslı var ise, deri atölyesini kapatın ve sahibini huzuruma getirin” demiş.
Sancak Beyi’nin adamları, bu emir üzerine, Ahî Evren’in deri atölyesine gitmişler. Ama atölyeyi, kapalı ve kilitli bulmuşlar. Görevli memurlar, Ahî Evren’i bulup atölyesini açtırmak yerine, kapıyı kırmışlar ve içeri girmişler. Fakat atölyenin içinde gördükleri karşısında, korkudan donup kalmışlar.
Çünkü deri atölyesinin içi, çeşitli büyüklükte yılanlarla doluymuş. Kapının açıldığını gören yılanlar, kafalarını kaldırmışlar. Çatal dilleri ile birlikte uzun başlarını, kapıya doğru çevirmişler. Kıpkırmızı ateş gibi gözlerle, onlara bakmaya başlamışlar.
İlk şaşkınlık geçince yılanlar, ateş saçan gözler ve çatal dillerini uzatarak adamlara doğru saldırıya geçmişler. Manzaradan ödleri kopan adamlar, kaçarak zor kurtulabilmişler. Bir daha da geri dönmemişler. Ahî Evren hakkında yapılacak soruşturmayı da durdurmuşlar.
Bu hikâye, dilden dile anlatılmış, gönülden gönüle aktarılmış ve bir efsane haline dönüşmüş. Ahî Evren’in deri atölyesinde yılanları çalıştırdığı söylenmiş. Ahî Evren’in deri atölyesinde ejderhaların bekçilik yaptığı söylenmiş. Hatta Ahî Evren’in kendisinin büyük bir ejderha olduğu bile söylenmiş. Bu konuda bir sürü hikâye anlatılmış.
İbrahim Afatoğlu
01.10.2023